blog-image

HİPOKONDRİYAZİS: HASTALIK HASTASI OLMA

  •     Yüzyıllardır “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondriyazis, bireyin vücudundaki belirtileri yanlış yorumlaması sonucunda ciddi bir rahatsızlığı olduğu korkusu ya da düşüncesini taşımasıdır. Hipokondriyazis, bu bozukluğa sahip bireylerde sıklıkla rastlanan karın     ağrısı yakınmaları ile kaburgaların altı anlamlarındaki “hipochonrium” teriminden gelmektedir. Hipokondriyazis tanısı konmuş olan hastalara hipokondriyak adı verilir. Hipokondriyak bireyler, sıklıkla kendilerini muayene eder ve kendilerince tanılar koyarlar. Bu tanılar     çoğunlukla endişe vericidir. Mevzubahis hastalık şikâyetleri ile hekime başvuran hastalar, yapılan tüm tetkiklere ve doktorun da verdiği güvenceye rağmen onları ikna edici bulmaz ve inanmazlar. Hatta birden fazla doktora da giden hipokondriyak bireylerin amacı kendilerine     koydukları teşhisi bir de doktordan duymak istemeleridir. Hipokondriyazis belirtileri herhangi bir yaşta başlayabilmekle birlikte çoğunlukla 20-30 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. Hipokondriyazis belirtileri başlamadan önce bireyler çoğunlukla travma etkisi yaratabilecek     bir olayla karşılaşmaktadır. Bu olaylardan bazılarına yas, ciddi ekonomik sorun veya boşanma örnek verilebilir. Bununun yanı sıra az gelişmiş toplumlarda daha yoğun olarak bulunan bireysel baskının gelişmiş olduğu ailelerde, bireyin kendini ifade edemediği durumlar da     hipokondriyazis olma riskini artırmaktadır.  Hipokondriyazis kadın ve erkekleri eşit oranda etkilemektedir. Psikodinamik yaklaşım hipokondriyazise,  bireyin başkalarına karşı duyduğu yoğun öfke ve düşmanlık düşüncelerinin içselleştirilmesinin sebep olduğunu     savunmaktadır. DSM- IV’e göre hipokondriyazis tanısı konması için belirtilerin altı aydır devam ediyor olması ve toplumsal, mesleki alanlardaki işlevselliği bozması ile mevzubahis durumun diğer psikiyatrik sorunlar ile açıklanmaması gerekmektedir. DSM-V’e göre ise     somatizasyon bozukluğu, hipokondriyazis ve ağrı bozuklukları tanıları kaldırılarak bedensel belirti bozukluğu başlığında toplanmıştır. 

  •          Belirtileri

        - Hipokondriyak bireyler, henüz saptanmamış ciddi bir hastalıkları olduğuna inanmaktadırlar. Bunun karşıtı bir durumu asla kabul etmezler.

         - Vücutlarında bir ağrı veya bozukluk olup olmadığını anlamak amacıyla şikâyet ettikleri bölgeye dokunabilir hatta o bölgeye bastırabilirler.

         - Nabızlarını sıklıkla kontrol edebilirler.

         - Vücutlarının herhangi bir bölgesinde bulunan ağrıya karşı oldukça duyarlıdırlar. Örneğin, göğüs bölgesinde hissedilen bir ağrı durumunda kalp krizi geçirdiklerini düşünebilirler.

         - Tıbbi yayınları ve ilaçları yakından takip etmeleri oldukça sık rastlanılan durumlardandır. 

        - Dışkı ve idrar kontrolü yapar; herhangi bir değişiklik olması durumunda bundan anlam çıkartmaya çalışırlar.  

        - Başvurdukları doktorlar da dâhil olmak üzere hastalıklar konusunda doktorlardan üstün olduklarını düşünürler. Onlarla bir yarış içine girerler. Örneğin, psikiyatriste gittiklerinde kendilerinde ruhsal değil, fizyolojik bir problem olduğu konusunda ısrar ederler. Bu düşüncelerini doğrulamak için de sayısız doktora gider ve gereksiz harcamalar yaparlar.

         Tedavi Süreci

         Hipokondriyak bireyler, birçok farklı daldaki doktora başvurması, gereksiz birçok tetkik yaptırması ve sonucunda da herhangi bir hastalık bulunmaması sebebiyle psikiyatri polikliniğine yönlendirilirler. Ancak hipokondriyak bireylerde yönlendirmenin     hemen ardından     psikiyatri polikliniğine başvurma sayısı oldukça düşüktür. Hipokondriyazis, tedavisi zor olan bir bozukluktur. Çünkü psikiyatriste gelen hipokondriyak bireyler çoğunlukla tedaviye karşı dirençlidirler. Burada uygun ilaç tedavisi, bireysel  ve grupla danışma ile birleştirildiğinde başarı şansı yükselmektedir. Tedavi sürecine olumlu etki yaratacak birkaç etken vardır. Bunlar: 


  •        - Hipokondriyazis tanısı konmuş olan bireyin psikiyatrisi/psikoloğu ile etkin bir iletişim kurması,
  •        - Sayısız doktora gitmek yerine kendine bir iş ya da uğraş bulması ve dikkatini günlük hayata yöneltmesidir.

           Yine tedavi sürecinde bireyin sosyo-ekonomik açıdan yeterli olması, aile desteğinin kuvvetli olması, şikâyetlerin aniden başlamış olması, anksiyete veya depresyon gibi ek bir ruhsal probleminin olmaması da tedaviyi hızlandırır niteliktedir.

    https://www.newspdr.com/

    Eda Selin Şahin

    Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünden 2022 yılında mezun oldum. Eğitim hayatım süresince çeşitli kurum ve kuruluşlarda gönüllü ve zorunlu stajlar yaptım. Halen ruh sağlığı alanında hizmet veren birçok topluluk ve platformda çeşitli görevlerime devam etmekteyim.

    Binlerce Mutlu Öğrenciye Katılın!

    Bültenimize abone olun ve en son haberleri ve güncellemeleri alın!