blog-image

İçsel Doğanızla Buluşmak İster Misiniz?

İçsel Doğanızla Buluşmak ister misiniz?

Varlığınız çoğu zaman dış dünyaya yönelik ilerler. Dışarıda geçirilen vakitler, arkadaş toplantıları ve en çokta işte çalışarak geçirilen zaman gününüzün çoğunu harcadığınız yerdir. Dışarıda geçirilen zamanlar da dışardaki kişilerin ne istedikleri, neye önem verdikleri ve en önemlisi çalıştığınız iş yerinin patronunu işinizi yerine getirecek memnun etmeniz gerekir. Tüm bunlar sizi dıştan gelen uyaranlara açık hale getirir ve gün sonunda  muhtemelen bedensel ve zihinsel olarak yorgun hissedersiniz.

Dış dünyaya kendinizi açtıkça içerideki sizi yani duygularınızı ve hislerinizi yok sayma eğilimde olursunuz. Duygularınızı yok saydıkça bir süre sonra aynı zamanda duygularınızı bastırmayı da deneyimlemeye başlarsınız. Olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler daha çok duygulardan yoksun hale gelir. Duygu temasını neredeyse çok aza indirirsiniz bunu da sırf çevreye uyum için yaparsınız. Oysa ki duygusu ile bağını koparan kişiler daha çok öfkeli olma eğilimdedir ve daha çok öfke kontrol sorunu yaşarlar. Duygular kabul edilmediğinde ve ifade edilmediğinde kendilerini öfke yolu ile gösterme eğilimdedirler. Öfke insanların en ilkel duygusu olarak bilinir ve bu ilkel duygu kontrolden çıktığı zaman pekte hoş olmayan davranışlar sergilenebilir ve sonrasında gelen pişmanlık hissi de üzerine tuz biber ekecektir. İşte bu yüzden duygularınız sizlerin hayatınızdaki en önemli yaşam becerilerinizdendir. Düşünsenize dünya da sevgi olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu?

Sevmek ve sevilmek insanlığa ve diğer canlılara bahşedilmiş en güzel armağandır. Eskilerden beri söylenen bir söz var: ‘’Kendinde olmayanı bir başkasına veremezsin’’, kendisini sevmeyen ve kabul etmeyen bir kişi bir başkasını da sevip kabul edemez. Kendisini sürekli eleştiren bir kişi kendisini sevmiyordur içsel cezalandırıcısı her zaman aktiftir ve bu kişiyi oldukça fazla yorar. Kendisine karşı talepkar olan bir kişi sürekli daha iyisi olmak için uğraşırken kendisini ne kadar çok yıprattığının farkında olmayacaktır. Sizler küçükken ebeveynleriniz farkında olmadan ya da istemeden çünkü kendi bildikleri öyleydi, size karşı fazla eleştirel, fazla talepkar, fazla cezalandırıcı davranmış olabilirler, çocuklar kendilerini dünyanın merkezinde görürler ben merkezci yapıları vardır ve böyle bir dönemde çocuğa eleştirel, talepkar veya cezalandırıcı davranılması ara sıra bile olsa çocuğun bunu içselleştirmesine sebep olur büyüdüğü zaman tek bildiği bu olduğu için ve değiştirmek için kendisine zaman ayırmadığı için bu sesi iç sesi olarak kendi öz doğası olarak kabul edip, o kendisini üzen, zorlayan, sürekli talep eden eleştiren sesle hayatını devam ettirir. Kişi için bu sesle her gün yaşamak inanılmaz derece de zordur lakin bildiği en güvenli yaşam yolu da budur. Küçükken ebeveynlerinden bunu öğrenmiş ve prefrontal corteksi henüz gelişmediğinden ebeveynlerinden ya da bakım verenlerinden geleni kabul etmiştir. Oysa kişi büyüdüğü zaman kendisine zaman ayırdığında içinden gelen ebeveyn sesinin kendisine ait olmadığını anlayabilir, bu sesi sağlıklı yetişkin sesi ile değiştirmeyi duyguları aracılığı ile sağlayabilir.

    ’’Kendinize ayırdığınız zaman kendi içsel doğanız için adeta bir hediyedir ‘’, tıpkı arkadaşlarınıza zaman ayırdığınızda sevindikleri gibi, sizde kendinize zaman ayırıp kendi duygularınızla temas kurduğunuzla benliğiniz de iyi hissedecektir. Kendinize zaman ayırmak başlangıçta zor gelebilir, bunu bir alışkanlık haline getirmek zamanınızı alabilir, yine de bunu yapmaya başlayabilirsiniz, günde sadece on dakika ile başlayabilirsiniz, gün içinde canınızı sıkan bir anıda şu anda eleştirel olan ses ne diyor diye bir bakabilirsiniz, sonrasında duygunuza odaklanabilirsiniz, sonrasında sesin yerine mutlaka sizi daha iyi hissettirecek sesle değiştirmeyi unutmayınız. İçsel doğanız sandığınızdan da derindir. İçinizdeki hiçbir ses, hiçbir anı, hiçbir düşünce ve hiçbir duygu yanlış değildir, hepsi  sizin şu an olduğunuz kişi olmanıza katkı sağlamıştır. Bu yüzden gelen anıları yargılamanız, gelen sesten rahatsız olmanıza, gelen düşünceyi ve duyguyu yok saymanıza gerek yoktur. Gelen her anıyı, gelen her sesi, gelen her düşünce ve duyguyu kabul ederseniz zaman içinde onların artık sizi rahatsız etmediklerini gözlemleyebilirsiniz. Gözlemci rolünde anılarınızı ve düşüncelerinizi izleyebilirsiniz bu tıpkı gökyüzünden yer yüzüne yağan kar gibi hızlı hızlı akabilir, o sırada aynı zamanda gökyüzünde güneş vardır ve güneş hızla karları eritir. Sizi rahatsız eden anılarınız ve düşüncelerinizi de kabul ettiğiniz zaman tıpkı güneşte kalan karlar gibi hızla eriyecektir. İçsel doğanız her zaman güvenli ve sizin huzurunuzu bulabileceğiniz tek mekandır ve bu mekan sizin sadece kendinize odaklanmanızı bekler peki ya siz içsel doğanızla buluşmak ister misiniz?

https://www.newspdr.com/

Emine Sontaş

Binlerce Mutlu Öğrenciye Katılın!

Bültenimize abone olun ve en son haberleri ve güncellemeleri alın!